PUSULA DERGİSİ EKİM 2025 SAYISI- KİŞİSEL GELİŞİM

Share

EĞİTİM VE İNSAN OLMA SANATI

İnsanı eğitmek, yalnızca bilgi aktarmak değildir;  insanı eğitmek, kalbine dokunmak, ruhunu aydınlatmak, vicdanına seslenmektir. Gerçek eğitim, insanın içindeki insanı bulma çabasıdır. Çünkü aklı ve duygularıyla insan olmak, doğuştan gelen bir durum değil, ömür boyu süren bir öğrenme hâlidir.

Günümüzde eğitim deyim yerindeyse bir yarışa dönüştü. Sayılar, notlar, başarı grafikleri… Ama insan olmanın sanatı bu ölçülere sığmaz. Bu sanatın malzemesi merhamettir, yöntemi farkındalıktır, amacı ise anlamlı bir yaşam kazandırabilmektir. Eğitim de bu sanatın en özel aracıdır.

Çocuklar öğrenmeye ihtiyaç duydukları kadar anlaşılmaya da ihtiyaç duyarlar. Çocuk, sadece ders değil, hayatı da öğrenmek ister. Öğretmeninden sadece bilgi değil, “insan olma biçimi” öğrenir. Çünkü eğitim, sözlerle değil, örnek olmakla biçimlenir.

İnsan olma sanatı, kendini tanımakla başlar. Kendi duygularını bastıran bir insan, başkasını anlayamaz. Bu yüzden eğitim, yalnızca düşünmeyi değil, hissetmeyi de öğretmelidir. Zihin eğitilebilir ama kalp eğitilmedikçe insan tamamlanmaz.

Bir sınıfta outran çocuk, geleceğin bilim insanı, sanatçısı ya da işçisi olabilir; ama hepsinden önce insandır. Eğitim, bu insana kim olduğunu, nereye ait olduğunu, neye hizmet ettiğini hatırlatmalıdır. Çünkü modern hayat, zaman zaman insana kim olduğunu unutturur. Hızın, ekranların ve gürültünün içinde insan kendi sesini kaybeder. Eğitim, o sesi yeniden duyabilmenin yoludur.

Gerçek eğitim, bilgiyle vicdanı buluşturan anlayıştır. Bazen bir öğrencinin sessizliğinde gizlidir öğrenmenin en derin hali; bazen de bir çocuğun gözlerindeki ışıltıda… İnsan olma sanatı, “başkası” kavramını ortadan kaldırır. Herkesin içinde aynı insani özün yaşadığını farkettirir.

Toplumların geleceğini şekillendiren asıl güç, bilgili bireyler değil, bilgeliğe ulaşmış insanlardır. Bilgi ışık tutar, ama yönü kalp belirler. Bu yüzden eğitimin hedefi, “iyi insan” yetiştirmektir. İyi insan, başkasının mutluluğunu da kendi mutluluğu kadar önemseyendir. Vicdanı pusula, adaleti rehber, sevgisi ise dilidir.

Ne yazık ki çağımızda eğitimin insani boyutu çoğu kez arka planda kalıyor. Çocuklara ne düşünecekleri öğretiliyor ama nasıl düşünecekleri öğretilmiyor. Sınavlar arasında ruhsal gelişim kayboluyor. Oysa her çocuğun içinde bir evren var, sadece görülmeyi bekliyor. Eğitim, o evrene saygıyla yaklaşmak, çocuğu bir “sınav sonucu” değil, bir insan hikâyesi olarak görebilmektir.

Bir çocuğa şiiri dinlemeyi, bir ağacı sevmeyi, sessizliğin içindeki anlamı farketmeyi öğretmek… İşte insan olma sanatının ilk adımları bunlardır. Çünkü insan, doğayla ve başkalarıyla uyum kurabildiği ölçüde olgunlaşır. Kalbinde sevgi, zihninde sorgulama, davranışlarında adalet varsa eğitim amacına ulaşmıştır.

Eğitim bir toplumu dönüştürürken insanı merkezine koymalıdır. Her ders bir vicdan dersi olmalı, her okul bir anlam yuvasına dönüşmelidir. Öğretmen, bilgi aktaran değil, hayatı birlikte çözümleyen bir yol arkadaşı olmalıdır. Çünkü insan olma sanatı, birlikte öğrenilen bir süreçtir.

Ve sonunda, insan olmanın sanatı bir diploma ile ölçülmez. Bu sanatın gerçek ustaları; Sabırlı anneler, babalar, adil öğretmenler, merhametli hekimler, doğruyu savunan gençlerdir. Onların sessiz çabaları insanlığın geleceğini taşır.

Eğer eğitim bir sanat ise, o sanatın en güzel eseri insanın kendisidir.
Her insan, kendi iç dünyasında bir usta olmaya adaydır. Önemli olan, o ustalığın yolculuğunu ciddiye almak; öğrenmeyi, sevmeyi, anlamayı hiç bırakmamaktır.
Çünkü insan olma sanatı, ömrün kendisidir. Başı çocuklukta, sonu sonsuzlukta yazılan bir şiir gibi… 

SEVKAN TAHSİNOĞLU

Comments are closed.