PUSULA DERGİSİ KASIM 2025 SAYISI- PSİKOLOJİ

Share

AŞIRI DÜŞÜNEN ZİHİN
Overthinker Olmak ve Zihinsel Yükün Görünmeyen Ağırlığı
Modern yaşamın temposu arttıkça zihnimizin durmadan çalışan bir makineye dönüşmesi, neredeyse kaçınılmaz hale geldi. Ancak bazı kişiler için bu süreç, çok daha yoğun ve yorucu ilerler. Bu kişiler, gündelik hayatın en sıradan ayrıntılarını bile defalarca analiz eden, yaşanan her olayı zihninde tekrar tekrar canlandıran, olası tüm senaryoları önceden hesaplamaya çalışan, ‘’aşırı düşünen’’ bireylerdir. Zihin mola vermeden çalışan bir motor gibi yorulur, yıpranır ve kişiyi yavaş yavaş tükenmişliğe sürükler.
Aşırı düşünme, genellikle çevredeki her detayı kontrol altında tutma isteğinden doğar. Kişi, belirsizliğe karşı tahammül göstermekte zorlanır; zihni, olabilecek en kötü ihtimalleri bile hesaplayarak kendini güvende tutmaya çalışır. Fakat bu çaba, çoğu zaman ters etki yaratır. Çünkü zihinde sürekli bir analiz, sorgulama ve senaryo üretme döngüsü başlamıştır. Bu dönğü, gerçek bir tehdidi çözmek yerine kişinin enerjisini tüketir ve ruhsal esnekliğini azaltır. Sonuçta kişi, ’’doğru kararı verememe’’ korkusuyla harekete geçemez hale gelir.
Bir overthinker için basit bir karar bile oldukça yorucu olabilir. Bir mesajın tonunu anlamaya çalışmak, karşı tarafın söylediği bir cümlenin altında gizli bir anlam aramak ya da gelecekte hiç yaşanmayacak olaylar için endişe duymak zamanla kişinin zihinsel kapasitesini aşırı şekilde zorlar. Bu durum, yalnızca duygusal yorgunluk yaratmaz; uyku bozukluğu, dikkat dağınıklığı, verim düşüklüğü ve sosyal ilişkilerde kırılganlık gibi sonuçlar da ortaya çıkar. Çünkü aşırı düşünen kişi, hem kendi iç sesiyle hem de dış dünyanın beklentileriyle aynı anda baş etmeye çalışır.
Aşırı düşünmenin önemli özelliklerinden biri, çoğu zaman kişinin kendi içinde fark etmeden başlayan bir alışkanlık olmasıdır. Bir sorun ortaya çıktığında onu çözmek için düşünmek doğaldır ancak düşünme, çözüm üretmek yerine kaygıyı besleyen bir döngüye dönüşüyorsa bu artık sağlıklı değildir. Overthinker’lar genellikle geçmişte yaşadıkları hataları tekrar etmemek için aşırı analiz yaparlar. Fakat bu yaklaşım, geçmişi bırakmayı zorlaştırır ve geleceğe dair duyulan korkuyu büyütür.
Aşırı düşünme, yalnızca bireyin kendisiyle sınırlı kalmaz; ilişkileri de ciddi şekilde etkiler. Mesajlara geç cevap verilmesi, kullanılan kelimelerin yorumu, karşı tarafın davranışlarında çözülmeye çalışılan ’’ima’’lar kişinin zihnini sürekli meşgul eder. Bu durum, zamanla karşısındaki insanı yorar. Çünkü sürekli bir yanlış anlaşılma ihtimali ve gerginlik atmosferi oluşur. Overthinker ise bu süreçte kendini daha fazla suçlar ve duygusal yükü büyür.
Bu noktada yapılabilecek en önemli şey, zihnin sürekli çalışan mekanizmasını yavaşlatmayı öğrenmektir. Düşünceyi tamamen durdurmak mümkün degildir ancak düşüncenin yönetilmesi mümkündür. Öncelikle, her düşüncenin gerçek olmadığı fark edilmelidir. Zihinden gecen her senaryo, hayatın gerçek akışıyla uyumlu değildir. Bir diğer adım, “şu anda elimde ne var?’’ sorusunu sormaktır. Çünkü aşırı düşünmenin büyük kısmı, geçmiş ve geleceğe odaklanır; oysa kişi bulunduğu ana döndüğünde kontrol edebileceği şeylerin sınırı daha net görünür. Ayrıca, mükemmelliyetçiliğin esnetilmesi ve kusurları kabul etme becerisi de overthinking döngüsünün kırılmasında önemli rol oynar.
Sonuç olarak aşırı düşünen kişiler çoğu zaman çevreleri tarafından ‘’abartmakla’’ suçlansa da aslında yaşadıkları durum oldukça gerçek ve yorucudur. Zihinleri durmaksızın çalışan bu insanlar, hayata daha derin, daha dikkatli ve çoğu zaman daha duyarlı bir pencereden bakarlar. Ancak bu duyarlılık, yönetilemediğinde kişiyi yorar ve yaşam kalitesini düşürür. Aşırı düşünme bir ’’zayıflık’’ değil, yönetilebilir bir zihinsel süreçtir. Kişi, düşüncelerinin peşinden sürüklenmek yerine onları yönlendirmeyi öğrendiğinde zihinsel yük hafifler ve yaşam daha akıcı hale gelir. Çünkü bazen en büyük huzur, her şeyi çözmekte değil; bazı şeylerin kendi akışında ilerlemesine izin vermektedir.

YILDIZ CAFER

Comments are closed.